MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'NDAN EĞİTİM SİSTEMİNE YENİ BİR DARBE HAZIRLIĞI

September 06, 2025

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bir süredir dillendirdiği 12 yıllık temel eğitim süresinin uzun olduğuna dair görüşü bir kez daha gündeme getirerek “12 yıllık zorunlu eğitimin kısaltılması yönünde kamuoyu oluştu” açıklamasını yaptı.

2012 – 2013 öğretim yılında sekiz yıllık kesintisiz zorunlu temel eğitim sistemi 12 yıla çıkarılmış, ancak 4+4+4 şeklinde “kesintili” hale getirilmişti. Böylelikle ortaokuldan hatta ilkokuldan sonra kız çocuklarının evde, oğlan çocuklarının işyerinde sömürülmek üzere eğitimden koparılmasının önü açılmıştı.  Şimdi 4+4+2 şeklinde revize edilerek; tarikat ve sermayenin vahşi kapitalizm zamanlarına taş çıkartan sömürü düzeni biraz daha tahkim edilecek. Bakan Tekin’in bahsettiği “kamuoyu” bu düzenin sürmesini isteyen azınlıklardır.

UNICEF ve TÜİK’in birlikte hazırladığı Türkiye’deki Çocuklar 2024 raporuna göre 2023’te Türkiye’de doğan bir kız bebeğin yaşam beklentisi 80 yıl, oğlan bebeğin yaşam beklentisi ise 75 yıl. Peki Türkiye’de doğan bir bebeğin yaşamdan beklentisi nedir? Raporda bundan bahsedilmemiş ama biz bu iktidarın kendinden saymadığı vatandaşa reva gördüğü yaşamı biliyoruz. Kız bebek henüz “gözü açılmadan” evlendirilecek, en az 3 çocuk doğuracak, devlet ücretsiz kreş ve yaşlı bakım hizmeti sunmadığı için evde çocuklarına ve aile büyüklerine bakacak. Oğlan bebek asgari ya da daha düşük bir ücretle kayıtsız, güvencesiz çalışacak, evde karısı ve çocuklarına “reislik” edecek. Aile bu şartlarda bir şekilde geçinmenin yolunu arayacak. Aynı döngü nesiller boyu devam edecek.

Bugün okullar açılırken, bir kez daha görüyoruz ki; Millî Eğitim Bakanlığı’nın bu gelecek tahayyülünü gerçekleştirmenin ötesinde hiçbir kaygısı ve vizyonu yok.

On iki yıllık “zorunlu” örgün eğitimden koparılan öğrenci sayısı gün geçtikçe artıyor ancak bu öğrencilerin takibi yapılmıyor.

MEB’in 2023-2024 öğretim yılı verilerine göre ilkokulda %95 olan net okullaşma oranı ortaokulda %91,5’a, lisede %88’e düşüyor. İlkokulda %98,7 olan okulu tamamlama oranı ise ortaokulda %96,5, lisede %81,2. Örgün eğitimden ayrılan yoksul çocuklar kayıt dışı ekonomi içinde güvencesiz ve güvensiz koşullarda çalıştırılma, erken evlilik ve suça sürüklenme gibi risklerle karşı karşıya kalıyor. On iki yıllık eğitim “zorunlu” olmasına rağmen eğitimine devam edemeyen çocukların takibi yapılmıyor. Sadece okul terki değil, devamsızlık da her kademede artıyor. MESEM’lerde kayıtlı 421.520, açık öğretim lisesinde kayıtlı 951.582, açık öğretim ortaokulunda kayıtlı 154.252 çocuk, pratikte örgün eğitimin dışına itilmiş oldukları halde kayıtlarda örgün eğitim görüyor sayılıyor. Ama bu kadarı da yetmiyor. İşveren örgütlerinden gelen “zorunlu ortaöğretim iki yıla indirilsin” talepleri iktidar tarafından “bu konuda kamuoyu oluştuğu” iddia edilerek olumlu karşılanıyor; geniş tanımlı işsizlik oranı rekor kırarken eğitim yaşındaki yoksul çocukları ucuz işçi olarak çalıştırmak işverenlere de iktidara da son derece makul bir fikir gibi görünüyor.

Kamusal eğitime yeterli kaynak ayrılmıyor.

Geçtiğimiz öğretim yılında “tasarruf tedbiri” olarak okullarda temizlik görevlisi istihdam etmekten vazgeçen, taşımalı eğitim servislerini kaldıran iktidar, bu yıl da yine okulları temizleyen öğretmenlerle ve velilerden “bağış” adı altında talep edilen kayıt paralarıyla gündemde. Türkiye’deki Çocuklar 2024 raporuna göre 7 milyon 39 bin çocuğun yoksul sayıldığı ülkemizde, muhalefet vekillerinin öğrencilere günde bir öğün yemek ve temiz su verilmesine yönelik teklifleri iktidar vekilleri tarafından defalarca reddedildi. Yeterince öğretmen ataması yapılmıyor; öğretmenler ücretli ve sözleşmeli çalışma sistemiyle güvencesiz çalışmaya mecbur bırakılıyor. Devlet kamu hizmetlerini savsaklarken, iktidara yakın dini vakıflar vergi muafiyetleri, iş birliği protokolleri, tahsis edilen gayrimenkuller, verilen izinler ve sağlanan kolaylıklarla parlatılıyor.

Kamusal eğitime en az kaynağın ayrıldığı alan ise okul öncesi eğitim. 3 yaş okullaşma oranının %17 olduğu ülkemizde Aile Bakanlığı ve MEB yeni kreş ve anaokulları açmak yerine “Komşu Anne” gibi göstermelik projelerle elin taşıyla elin kuşunu vurmaya çalışıyor.

Gerek eğitimin içeriğindeki dini ögeleri artırmaya, gerekse karma eğitimden uzaklaşmaya yönelik adımlar kendi din anlayışını tüm topluma dayatarak toplumsal cinsiyet rollerini perçinleme amacını taşıyor.

4+4+4 sistemiyle çocukların 10 yaşında imam hatip ortaokullarına gönderilmesinin yolunu açan, müfredat değişiklikleri, dini vakıflarla iş birliği protokolleri ve ÇEDES gibi projelerle eğitimin içeriğindeki dini ögeleri artıran iktidar, şimdi de Anayasa’nın ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nun eğitimde fırsat eşitliği, laiklik ve karma eğitimi düzenleyen maddelerine aykırı biçimde “kız ortaokulları” açmaya başladı. Karma eğitim veren okullar kız ve oğlan öğrencilerin iletişimini sınırlamaya ve kız ve oğlan öğrenci gruplarını birbirinden ayırmaya yönelik kural listeleri yayınlıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı 4-6 yaş grubu çocuklar için “kurslar” açıyor. Eğitim sisteminde uzun yıllardır devam eden bu eğilim ne kadınların miras hakkını ve kılık kıyafetini tartışmaya açan Cuma hutbelerinden, ne de Adalet Bakanlığı’nın yeni yargı paketine ekleyeceğini duyurduğu hızlı boşanma, aile arabuluculuğu ve çocukların yargılanmasıyla ilgili düzenlemelerden bağımsız değildir. Bu adımlardan her biri, iktidarın kendi dini hayat görüşünü topluma dayatmak için kararlılıkla uyguladığı stratejinin parçalarıdır.

İktidar, ülkenin doğal ve finansal kaynaklarını sınırlı bir zümrenin çıkarları için seferber etmekten çekinmediği gibi, insan kaynağını da ucuz işgücü olarak yine sınırlı bir zümrenin hizmetine sunmakta hiçbir sakınca görmüyor. Bu tabloda kadınlara biçilen rol, bakım emeğini ve ev içi emeği bedelsiz olarak üstlenerek ucuz iş gücünün ve talebin devamlılığını sağlamaktan ibaret. Bizler kız ve oğlan çocuklarının geleceğine yapılan bu dayatmayı kabul etmiyoruz.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in şahsında iktidara bütün çocuklara parasız, bilimsel ve laik kamusal eğitim sağlama yükümlülüğünü hatırlatıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı’nın dini hayat görüşünü dayatma konusunda gösterdiği kararlılığı, örgün eğitime devam edemeyen çocukların takibini yapmak ve kamu kaynaklarını kamusal eğitim için harcamak için göstermesini talep ediyoruz.

Laikliği, çocuk haklarını, eğitim hakkını ve karma eğitimi savunmaya devam edeceğiz.

Hayatlarımızdan, haklarımızdan, hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz!

 

6 Eylül 2025

EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu

 

www.esik.org,iletisim@esik.org.tr

 

EŞİK’in konuyla ilgili daha önceki açıklamaları ;

Tarihçemiz Box

Tarihçemiz

Site içi arama
Eşik footer
copyright